Posted May 5, 200619 yr [url="http://www.e-grammes.gr/turkman.htm"]>>>>> TIKLA <<<<<[/url] Yunanlilar, Turkiye AB ye girerse ne olur diye bir animasyon hazirlamislar." Adamları ne korkutmuşuz....
May 5, 200619 yr Valla cok sinir oluyorum şu "Türk düşmanı Yunan"lara..(olmayanı var mı acaba?) Gelip vatanımıza kondukları yetmezmiş gibi bir de bizi dünyadan geride bırakmak, sömürmek, ezmek istiyorlar.. Valla orda tek bildigim kelime "OXI" o da hayır demekti galiba
May 5, 200619 yr [quote name='Loafer' post='21633' date='May 5 2006, 07:44 PM'] Aslında AB ye girmek yerine önce Yunanistanamı girsek mi? [/quote] Keşke onu yaptıgımızda üstümüze çullanacak bir avrupa toplulugu ve abd olmasaydı
May 5, 200619 yr Kimi Yunanlılar yaparlar böyle şeyler bir kuyruk acısımıdır bilinmez, ama Türkiyeyi ve Türk insanını çok seven birçok Yunanlı tanırım, insanın iyisi kötüsü işte ne yaparsınız...
May 19, 200817 yr fesli pacman.şaka bi yana halen çok korkuyolar öle bişi olsa avrupaya sünnet kanunu getiririz. avrupada erkek nufusu %60 azalır.
May 19, 200817 yr [b]Gene uzun olacak ama TÜRK'lük geni yoğunlaşınca dayanamıyorum. [/b] [b]İhtisas için ABD'ye giden Doktor Ömer Muşluoğlu, başından geçen çok enteresan bir hadiseyi şöyle anlatıyor... [/b] [quote]TÜRKLER BARBAR MIDIR? İşTE EN BÜYÜK CEVABI 25.02.2006 – 14.30 1957 Yılında İstanbul Tıp Fakültesi'nden mezun olup ihtisas yapmak üzere ABD'ye giden doktor Ömer Muşluoğlu, görev yaptığı hastanede başından geçen çok enteresan bir hadiseyi şöyle anlatıyor: Amerika 'ya gittiğim ilk yıllar.. New York'ta Medical Center......... Hospital'da görev almıştım. Fakat vazifem kan almak, kan vermek, serum takmak, elektrokardiyografi çekmek gibi işler.. Hastaya o kadar önem veriyorlar ki yeni doktorlar hemen direkt olarak hasta muayenesine, tedavisine verilmiyor. Diğer zamanlarda da laboratuarda çalışıyorum. Bir hastaya gittim. Yaşlıca bir adam, tahminen yetmiş beş yaşlarında.."Kan vereceğim kolunuzu açar mısınız?" dedim. Adamcağız kanserdi ve aynı zamanda kansızdı. Kolunu açtım, baktım pazusunda bir Türk bayrağı dövmesi var. Çok ilgimi çekti, kendisine sormadan edemedim: -"Siz Türk müsünüz?" —Kaşlarını yukarıya kaldırarak "hayır" manasına bir işaret yaptı. —Ama ben hâlâ merak ediyorum. "Peki, bu kolunuzdaki Türk bayrağı nedir?" -"Aldırma öylesine bir şey işte" dedi. Ben yine ısrarla: "Fakat benim için bu çok önemli, çünkü bu benim milletimin bayrağı, benim bayrağım..." Bu söz üzerine gözlerini açtı. Derin derin yüzüme baktı ve mırıltı halinde sordu: -"Siz Türk müsünüz?" -"Evet Türk'üm..." İhtiyar gözlerime tanıdık bir göz arıyor gibi baktı.. Anlatmaya başladı: "Yıl 1915. Çanakkale diye bir yer var Türkiye'de.. Orada savaşmak üzere bütün Hıristiyan devletlerden asker topluyorlardı. Ben, Avustralya Anzaklarındandım. İngilizler bizi toplayıp dediler ki: 'Barbar Türkler Hıristiyan dünyasını yakıp yıkacaklar. Bütün dünya o barbarlara karşı cephe açmış durumda.. Birlik olup üzerine gideceğiz. Bu savaş çok önemlidir.' Biz de inandık sözlerine ve savaşmak isteyenler arasına katıldık. Beynimizi yıkayan İngilizler Türklere karşı topladığı askerlerin tamamını Çanakkale'ye sevkediyormuş. Bizi gemilere doldurup Mısır'a getirdiler, orada birkaç ay talim gördük, sonra da bizi alıp Çanakkale'ye getirdiler. Savaşın şiddetini ben ilk orada gördüm. Öyle ki denize düşen gülleler suları metrelerce yukarı fışkırtıyor, gökyüzünde havai fişekler geceyi gündüze çeviriyordu. Her taaruzda bizden de Türklerden de yüzlerce insan hayatının baharında can veriyordu. Fakat biz hepimiz Türklerdeki gayret ve cesareti gördükçe şaşırıyorduk. Teknolojik yönden çok çok üstün olduğumuz gibi sayı bakımından da fazlaydık. Peki, onlara bu cesaret ve kuvveti veren şey neydi? İlk başlarda zannediyordum ki İngilizlerin bize anlattığı gibi Türkler barbarlıktan böyle saldırıyorlar. Meğer bu barbarlıktan değil, kalplerindeki vatan sevgisinden kaynaklanıyormuş. Biz karaya cıktık.Taarruz edeceğiz, bizi püskürtüyorlar.. Tekrar taarruz ediyoruz, bizi gene püskürtüyorlar. Tekrar taarruz ediyoruz.. Derken böyle bir taarruzda başımdan yediğim bir dipçik darbesiyle kendimden geçmişim. Gözlerimi açtığımda kendimi yabancı insanların arasında buldum. Nasıl korktuğumu anlatamam. İngilizler bize Türkleri barbar, vahşi kimseler olarak tanıttı ya... Ama dikkat ettim, bana hiç de öfkeli bakmıyorlar, yaralarımı sarmışlar. İyice kendime gelince bu defa çantalarında bulunan yiyeceklerden ikram ettiler bana. İyi biliyorum ki onların yiyecekleri çok çok azdı. Bu hâldeyken bile kendileri yemeyip bana ikram ediyorlardı. şoke oldum doğrusu..Dedim ki kendi kendime: -'Bu adamlar isteseler şu anda beni öldürürler, ama öldürmüyorlar... Veyahut isteseler önceden öldürebilirlerdi.. Halbuki beni cephenin gerisine ***ürdüler..' Biz esirlere misafir gibi davranıyorlardı. Bu duygularla 'Yazıklar olsun bana' dedim. 'Böyle asil insanlarla ben niye savaşıyorum, niye savaşmaya gelmişim? Bu İngiliz milleti ne yalancıymış, ne kadar Türk düşmanıymış' diyerek pişman oldum.. Ama bu pişmanlığım fayda etmiyor ki... Bu iyiliğe karşı ne yapsam diye düşündüm durdum günlerce.. Nihayet bizi serbest bıraktılar. Memleketime döndüm. İşte memlekette Türk milletini ömür boyu unutmamak için koluma bu Türk bayrağı dövmesini yaptırdım. Bu bayrağın esrarı bu işte.." Benim gözlerim dolu dolu ihtiyara bakarken o devam etti: Talihin cilvesine bakın ki, o zaman ölmek üzere iken yaralarımı iyileştirerek, sıhhate kavuşmama çaba sarfeden Türkler idi. şimdi de Amerika gibi bir yerde yıllar sonra yine iyileştirmeye çaba sarfeden bir Türk... Ne garip değil mi? Avustralya 'dan Amerika'ya gelirken bir Türkle karşılaşacağımı hiç tahmin etmezdim. Siz Türkler gerçekten çok merhametli insanlarsınız. Bizi hep kandırmışlar, buna bütün kalbimle inanıyorum. Peşinden nemli gözlerle "Bana adınızı söyler misiniz?" dedi. "Ömer" cevabını verdim. Merakla tekrar sordu: "Peki niçin Ömer ismini vermişler sana?" -"Babam müslümanların ikinci halifesinin isminden ilham alarak bana Ömer adını vermiş." -"Senin adın müslüman adı mı?" Ben -"Evet, müslüman adı" deyince yüzüme baktı, doğrulmak istedi. Onun yatakta oturmasına yardım ettim. Gözleri dolu doluydu. Yüzüme bakarak dedi ki: "Senin adın güzelmiş. Benim adım şimdiye kadar Josef Miller idi, şimdiden sonra "Anzaklı Ömer" olsun." -"Olsun" dedim. -"Peki, doktor beni müslüman eder misin? Müslüman olmak zor mu ?" şaşırdım, nasıl da birdenbire müslüman olmaya karar vermişti. Meğer o bunu hep düşünüyormuş da kimseyle konuşup soramadığı için gerçekleştirememiş.. -"Tabii" dedim. "Müslüman olmak çok kolay." Sonra kendisine imanın ve İslâm’ın şartlarını anlattım, kabul etti. Hem kelime-i şehadet getiriyor,hem de ağlıyordu.. Mırıldandı: "Siz müslümanlar tesbih çekersiniz, bana da bir tesbih bulsan da ben de yattığım yerden tesbih çekerek Allah'ımı ansam olur mu?" Bu sözden de anladım ki dedelerimiz savaş esnasında Hakk'ı zikretmeyi ihmal etmiyormuş. Hemen bir tesbih bulup kendisine getirdim. Hasta yatağında tesbih çekiyor, biz de tedavisiyle ilgileniyorduk. Bir gün yanına gittiğimde samimi bir şekilde rica etti. -"Beni yalnız bırakma olur mu?" "Ne gibi Ömer amca?" "Ara sıra gel de bana İslamiyeti anlat!.. Sen çok güzel şeylerden bahsediyorsun. O sözleri duydukça kalbim ferahlıyor." O günden sonra her gün yanına gittim, bildiğim kadarıyla dinimizi anlattım. Fakat günden güne eriyip tükeniyordu. Kaç gün geçti tam hatırlamıyorum, hastanenin genel hoparlöründen bir anons duydum. "Doktor Ömer, lütfen 217 numaralı odaya gelin!" Hemen yukarı çıktım. Ömer amcanın odasına vardığımda gördüğüm manzara aynen şöyleydi: Sağ elinde tesbih, açık duran sol kolunun pazusunda dövme Türk bayrağı, göğsünde imanı ile koskoca Anzaklı Ömer son anlarını yaşıyordu. Hemen başucuna oturdum, kendisine kelime-i şehadet söylettirdim, o şekilde kucağımda teslim-i ruh etti... Bir Çanakkale gazisi görmüştüm. Yıllar sonra da olsa Müslüman Türk Milletine olan sevgisi sayesinde kendisine iman nasip olmuştu. Ne yalan söyleyeyim, ağladım... En içten dileklerimle...[/quote]
May 19, 200817 yr @ApocalypsE Gerçekten etkiliyor. Her okuduğumda ___ Animasyonu sevmedim. Biz Türk'ler hep fesle mi gezeriz? Peh.. Edited May 19, 200817 yr by Yek
May 19, 200817 yr @Apoc. çok güz<el bi örnek verdin kuzen @Loafer fen fikir değil kendi korkularını paylaşmak Ab üyesi diğer ülkeleride bir nebze olsun etki altına almak için hazırlanmış...bunu yapacaksa AB üyesi olmadanda yapar Türkiye...sanırım yaşam tarzından yola çıkarak birşeyler aktarmaya çalışmışlar...
Yunanlilar, Turkiye AB ye girerse ne olur diye bir animasyon
hazirlamislar."
Adamları ne korkutmuşuz....