gelen bır mailden...tam w3 gırerken (dota oynamak ıcın) bı anda duygulanıp sızınle paylasmam gerektını dusunduum uzere koyuyorum.... ben cok sevdım ve cok duygulandım... sizlerın de goruslerını merak ettım..
buyrun:
Aşağıdaki mektubun yazarı bir öğretmen... Ancak, adını ve nerede yasadığını
gizlemek zorunda kalmış; tahmin edebileceğiniz nedenlerle... Mektup,
aşağıdaki haliyle bir üniversitemizin "Öğretmenler Günü” toplantısında da
okunmuş, gözyaşlarıyla...
***
Merhaba!
İstanbul'da bir lisede öğretmenlik yapıyorum. Çalıştığım okul, çoğunluğu
Anadolu'nun en ücra köylerinden gelip yerleşen (yerleşemeyen) insanların
oturduğu bir çevrede. Etrafımız gecekondu mahalleri. Gecekondu olmayan
yerlerde de derme çatma binalar var. İstanbul’un pek çok yerinde artik
görmeye alıştığımız bir manzara var aslında burada da. Sözünü ettiğim
yerleşim yerinin 5 dakikalık mesafesinde modern bir alışveriş merkezi var!
Atardamarın hemen üzerinde bu okul.
BUNLARIN HEPSI GERÇEK:
*Biliyor musunuz, bu yıl lise1. Sınıfta okuma yazma bilmeyen bir öğrenci
var.
*Biliyor musunuz, bir Öğrenci okula "satır" getirmekten uzaklaştırma cezası
aldı.
*Biliyor musunuz, iki hafta içinde okulun içinde çıkan bir kavgada bir
öğrencimin boynu döner bıçağı ile kesildi; 28 dikiş atıldı.
*Biliyor musunuz, bu çevrede kimse kışın akşam beşten sonra sokakta yalnız
yürüyemiyor.
*Biliyor musunuz, geçtiğimiz hafta, bebek bekleyen müdür yardımcımız bir
öğrenci tarafından karni tekmelenmekle tehdit edildi.
*Biliyor musunuz, dışarıdan elini kolunu sallaya giren bir adam, kendisini
dışarı çıkarmaya çalışan kat nöbetçisi bayan öğretmeni bıçakla tehdit etti.
*Biliyor musunuz, derste sıkıntı yarattığı için öğretmeni tarafından
cezalandırılan Öğrencinin aşiret olan ailesi okulu bastı.
*Biliyor musunuz, bir öğretmenimiz sınıfta bıraktığı öğrenciden tehdit
telefonları aldı.
*Biliyor musunuz, öğrencilerimizin %86'si sigara içiyor.
*Biliyor musunuz, öğrencilerimizin %42'si hap kullanıyor.
*Biliyor musunuz, okulun etrafında hap satanları, okulun içinde hap
kullananları polis biliyor.
*Biliyor musunuz, öğrencilerimizin %23'ü ensest iliksi mağduru.
*Biliyor musunuz, geçtiğimiz yıl bir kız öğrencimizin babası çocuğundan
(öğrencimizden) dayak yediği için okula sığındı.
*Biliyor musunuz, yalnızca koridorda birbirlerine çarptıkları için kavgaya
tutuşan iki kız öğrencinin aileleri okulun içinde birbirlerine yumruk
yumruğa saldırdılar.
*Biliyor musunuz, bazı kız öğrenciler 100 kontur karşılığında minibüs
şoförlerine, halı saha sahiplerine kendilerini kullandırtıyorlar (cinsel
anlamda)
*Biliyor musunuz, bu yıl bir erkek öğrenci, bir kız örgencinin kendisine
cinsel tacizde bulunduğunu söyleyerek şikayette bulundu.
*Biliyor musunuz, geçtiğimiz yıl bir anne, kızının sacının boyalı olması
üzerine okula çağırıldığında, kızını okula koca bulmak için gönderdiğini bu
nedenle de süslenmesi gerektiğini söyledi.
*Biliyor musunuz, velilerin %42'si kayıttan sonra bir daha okula uğramıyor.
*Biliyor musunuz, maddi yetersizlikten dolayı aç, dört aile bir oda-bir
salon bir evi paylaşıyorlar.(Sayıları azımsanamayacak ölçüde.)
*Biliyor musunuz, her ay öğretmenler aramızda para toplayıp bir öğrenciye
bot, palto veya okul araç gereçleri alıyoruz.
*Biliyor musunuz, geçtiğimiz yıl cuma okul kapanışı töreninde baygınlık
geçiren bir öğrencinin iki gündür hiçbir şey yemediğini öğreniyoruz.
*Biliyor musunuz, öğrencilerin çoğunun hayatında kan davası, intihar,
boşanma, dayak, kaçma kaçırılma, hapis gibi hikayeler var. (Ailelerinde
yasanmış)
*Biliyor musunuz, geçtiğimiz yıl iki gün boyunca evine gitmeyen bir
öğrenciyi velisi gelip okulda arıyor. (Kızın biriyle kaçtığı anlaşılıyor
daha sonra.)
*Biliyor musunuz, annesi babası ayrı veya boşanmış olan örgencilerin çoğu
uzak akrabaların yanında kalıyor. Anne ya da baba almak istemiyorlar veya
üvey anne babalar istemiyor.
*Biliyor musunuz, geçtiğimiz yıl sorun çıkardığı için müdür tarafından
tartaklanan bir öğrenci mahalleden topladığı tanıdıklarıyla müdürün odasını
basıp tehditler savurdu.
*Biliyor musunuz, veliler toplantılara "ocakta yemeklerini bırakarak",
ayakkabılarının topuğuna basarak, mantolarını omuzlarına atarak geliyorlar.
*Biliyor musunuz, velilerin bir çoğunluğu öğretmene nasıl hitap edileceğini
bilmiyor. (Güzelim, hanim kızım, sen, hocaaaaa, ablası!)
*Biliyor musunuz, sakallı, şalvarlı, cüppeli bir veli toplantılara gelip
yalnızca erkek öğretmenlerle görüşüyor.
*Biliyor musunuz, geçtiğimiz yıl 1000 öğrenci kapasitesi olan okulda
kütüphaneye üye olanların sayısı 7(yedi) idi.
*Biliyor musunuz, öğrenci tanıma formlarındaki "aldığımız müzik alet(ler)i"
bölümüne radyo, teyp, walkmen yazan azımsanamayacak sayıda öğrenci var.
*Biliyor musunuz, öğrencilerin azımsanamayacak bir bölümü doğum tarihlerinin
gün ve ay kısımlarını doğru yazıyorlar ancak yıl bölümüne 2004 yazıyorlar!
*Biliyor musunuz, lise birinci sınıf öğrencilerim "Soru işareti nerede
kullanılır?" soruma yanıt veremediler.
*Biliyor musunuz, XXX lisesine kayıt yaptıran bu öğrenciler çarpım tablosunu
bilmiyorlar; 10 ve katları ile çarpma ya da bölme işlemi yaparken bile hesap
makinesi kullanıyorlar. (Geçtiğimiz ay sinirden gözlerine kan oturmuş bir
halde sınıftan çıkan matematik öğretmenimiz koltuğa çökerken öğrencilere bir
ders boyunca 300'ü 2'ye böldüremediğini anlattı.)
*Biliyor musunuz, maddi durumu iyi olan sayılı öğrencilerden birinin velisi,
geçtiğimiz yıl akan damımızı onardı. (Notlarının hemen hepsi zayıf olan
öğrencinin sınıf geçmesi şartıyla!)
*Biliyor musunuz, öğrencilerimizin %60'i sağlıksız beslenmeden dolayı hasta
(aralarında dispanserlik olanlar var) ancak öğrencilerimizin %90'inda cep
telefonu var. (Cep telefonları son model, bazıları
kameralı)
Ben bu okulda 3 yıldır öğretmenlik yapmaya çalışıyorum. Bu olaylara
alışmamak için, artık alışıp bunları neredeyse doğal karşılayan yılların
öğretmenleri gibi olmamak için uğraşıyorum. Biliyorum ki eğer alışırsam
geleceğe dair hiç bir umudum kalmayacak. Her gün büyük bir çaresizlik ve
endişeyle "Acaba bugün ne olacak?" diye başlıyorum isime.
Olaysız gecen günler Allah’ın nimeti!
Biliyor musunuz, sınıfta gezinerek ders anlatırken Atatürk'ün gözleriyle
karsılaşmamaya çalışıyorum, kafamı kaldırıp resmine bakamıyorum. Başımın
üzerinden "Ey Türk Gençliği!" diye bağırdıkça utancımdan
omuzlarıma gömülüyorum. Biliyor musunuz, 10 Kasım’larda, 29 Ekim'lerde
şiirler okunurken, marşımızı dinlerken ağladığımda herkes günün anlamına
ağladığımı sanıyor; oysa çaresizliğe ağlıyorum. Muhtaç olduğu kudretin
dolaştığı asil kanı uyuşturucuyla zehirleyen öğrencilerimi kurtaramıyorum.
Öğrenmeye direnen, kendini kapatan öğrencilerime İstiklal Marşı’nın anlamını
bile öğretemiyorum.
Daha da yazacaktım ancak yazdıkça yüreğim ağırlaşıyor.
buyrun:
Aşağıdaki mektubun yazarı bir öğretmen... Ancak, adını ve nerede yasadığını
gizlemek zorunda kalmış; tahmin edebileceğiniz nedenlerle... Mektup,
aşağıdaki haliyle bir üniversitemizin "Öğretmenler Günü” toplantısında da
okunmuş, gözyaşlarıyla...
***
Merhaba!
İstanbul'da bir lisede öğretmenlik yapıyorum. Çalıştığım okul, çoğunluğu
Anadolu'nun en ücra köylerinden gelip yerleşen (yerleşemeyen) insanların
oturduğu bir çevrede. Etrafımız gecekondu mahalleri. Gecekondu olmayan
yerlerde de derme çatma binalar var. İstanbul’un pek çok yerinde artik
görmeye alıştığımız bir manzara var aslında burada da. Sözünü ettiğim
yerleşim yerinin 5 dakikalık mesafesinde modern bir alışveriş merkezi var!
Atardamarın hemen üzerinde bu okul.
BUNLARIN HEPSI GERÇEK:
*Biliyor musunuz, bu yıl lise1. Sınıfta okuma yazma bilmeyen bir öğrenci
var.
*Biliyor musunuz, bir Öğrenci okula "satır" getirmekten uzaklaştırma cezası
aldı.
*Biliyor musunuz, iki hafta içinde okulun içinde çıkan bir kavgada bir
öğrencimin boynu döner bıçağı ile kesildi; 28 dikiş atıldı.
*Biliyor musunuz, bu çevrede kimse kışın akşam beşten sonra sokakta yalnız
yürüyemiyor.
*Biliyor musunuz, geçtiğimiz hafta, bebek bekleyen müdür yardımcımız bir
öğrenci tarafından karni tekmelenmekle tehdit edildi.
*Biliyor musunuz, dışarıdan elini kolunu sallaya giren bir adam, kendisini
dışarı çıkarmaya çalışan kat nöbetçisi bayan öğretmeni bıçakla tehdit etti.
*Biliyor musunuz, derste sıkıntı yarattığı için öğretmeni tarafından
cezalandırılan Öğrencinin aşiret olan ailesi okulu bastı.
*Biliyor musunuz, bir öğretmenimiz sınıfta bıraktığı öğrenciden tehdit
telefonları aldı.
*Biliyor musunuz, öğrencilerimizin %86'si sigara içiyor.
*Biliyor musunuz, öğrencilerimizin %42'si hap kullanıyor.
*Biliyor musunuz, okulun etrafında hap satanları, okulun içinde hap
kullananları polis biliyor.
*Biliyor musunuz, öğrencilerimizin %23'ü ensest iliksi mağduru.
*Biliyor musunuz, geçtiğimiz yıl bir kız öğrencimizin babası çocuğundan
(öğrencimizden) dayak yediği için okula sığındı.
*Biliyor musunuz, yalnızca koridorda birbirlerine çarptıkları için kavgaya
tutuşan iki kız öğrencinin aileleri okulun içinde birbirlerine yumruk
yumruğa saldırdılar.
*Biliyor musunuz, bazı kız öğrenciler 100 kontur karşılığında minibüs
şoförlerine, halı saha sahiplerine kendilerini kullandırtıyorlar (cinsel
anlamda)
*Biliyor musunuz, bu yıl bir erkek öğrenci, bir kız örgencinin kendisine
cinsel tacizde bulunduğunu söyleyerek şikayette bulundu.
*Biliyor musunuz, geçtiğimiz yıl bir anne, kızının sacının boyalı olması
üzerine okula çağırıldığında, kızını okula koca bulmak için gönderdiğini bu
nedenle de süslenmesi gerektiğini söyledi.
*Biliyor musunuz, velilerin %42'si kayıttan sonra bir daha okula uğramıyor.
*Biliyor musunuz, maddi yetersizlikten dolayı aç, dört aile bir oda-bir
salon bir evi paylaşıyorlar.(Sayıları azımsanamayacak ölçüde.)
*Biliyor musunuz, her ay öğretmenler aramızda para toplayıp bir öğrenciye
bot, palto veya okul araç gereçleri alıyoruz.
*Biliyor musunuz, geçtiğimiz yıl cuma okul kapanışı töreninde baygınlık
geçiren bir öğrencinin iki gündür hiçbir şey yemediğini öğreniyoruz.
*Biliyor musunuz, öğrencilerin çoğunun hayatında kan davası, intihar,
boşanma, dayak, kaçma kaçırılma, hapis gibi hikayeler var. (Ailelerinde
yasanmış)
*Biliyor musunuz, geçtiğimiz yıl iki gün boyunca evine gitmeyen bir
öğrenciyi velisi gelip okulda arıyor. (Kızın biriyle kaçtığı anlaşılıyor
daha sonra.)
*Biliyor musunuz, annesi babası ayrı veya boşanmış olan örgencilerin çoğu
uzak akrabaların yanında kalıyor. Anne ya da baba almak istemiyorlar veya
üvey anne babalar istemiyor.
*Biliyor musunuz, geçtiğimiz yıl sorun çıkardığı için müdür tarafından
tartaklanan bir öğrenci mahalleden topladığı tanıdıklarıyla müdürün odasını
basıp tehditler savurdu.
*Biliyor musunuz, veliler toplantılara "ocakta yemeklerini bırakarak",
ayakkabılarının topuğuna basarak, mantolarını omuzlarına atarak geliyorlar.
*Biliyor musunuz, velilerin bir çoğunluğu öğretmene nasıl hitap edileceğini
bilmiyor. (Güzelim, hanim kızım, sen, hocaaaaa, ablası!)
*Biliyor musunuz, sakallı, şalvarlı, cüppeli bir veli toplantılara gelip
yalnızca erkek öğretmenlerle görüşüyor.
*Biliyor musunuz, geçtiğimiz yıl 1000 öğrenci kapasitesi olan okulda
kütüphaneye üye olanların sayısı 7(yedi) idi.
*Biliyor musunuz, öğrenci tanıma formlarındaki "aldığımız müzik alet(ler)i"
bölümüne radyo, teyp, walkmen yazan azımsanamayacak sayıda öğrenci var.
*Biliyor musunuz, öğrencilerin azımsanamayacak bir bölümü doğum tarihlerinin
gün ve ay kısımlarını doğru yazıyorlar ancak yıl bölümüne 2004 yazıyorlar!
*Biliyor musunuz, lise birinci sınıf öğrencilerim "Soru işareti nerede
kullanılır?" soruma yanıt veremediler.
*Biliyor musunuz, XXX lisesine kayıt yaptıran bu öğrenciler çarpım tablosunu
bilmiyorlar; 10 ve katları ile çarpma ya da bölme işlemi yaparken bile hesap
makinesi kullanıyorlar. (Geçtiğimiz ay sinirden gözlerine kan oturmuş bir
halde sınıftan çıkan matematik öğretmenimiz koltuğa çökerken öğrencilere bir
ders boyunca 300'ü 2'ye böldüremediğini anlattı.)
*Biliyor musunuz, maddi durumu iyi olan sayılı öğrencilerden birinin velisi,
geçtiğimiz yıl akan damımızı onardı. (Notlarının hemen hepsi zayıf olan
öğrencinin sınıf geçmesi şartıyla!)
*Biliyor musunuz, öğrencilerimizin %60'i sağlıksız beslenmeden dolayı hasta
(aralarında dispanserlik olanlar var) ancak öğrencilerimizin %90'inda cep
telefonu var. (Cep telefonları son model, bazıları
kameralı)
Ben bu okulda 3 yıldır öğretmenlik yapmaya çalışıyorum. Bu olaylara
alışmamak için, artık alışıp bunları neredeyse doğal karşılayan yılların
öğretmenleri gibi olmamak için uğraşıyorum. Biliyorum ki eğer alışırsam
geleceğe dair hiç bir umudum kalmayacak. Her gün büyük bir çaresizlik ve
endişeyle "Acaba bugün ne olacak?" diye başlıyorum isime.
Olaysız gecen günler Allah’ın nimeti!
Biliyor musunuz, sınıfta gezinerek ders anlatırken Atatürk'ün gözleriyle
karsılaşmamaya çalışıyorum, kafamı kaldırıp resmine bakamıyorum. Başımın
üzerinden "Ey Türk Gençliği!" diye bağırdıkça utancımdan
omuzlarıma gömülüyorum. Biliyor musunuz, 10 Kasım’larda, 29 Ekim'lerde
şiirler okunurken, marşımızı dinlerken ağladığımda herkes günün anlamına
ağladığımı sanıyor; oysa çaresizliğe ağlıyorum. Muhtaç olduğu kudretin
dolaştığı asil kanı uyuşturucuyla zehirleyen öğrencilerimi kurtaramıyorum.
Öğrenmeye direnen, kendini kapatan öğrencilerime İstiklal Marşı’nın anlamını
bile öğretemiyorum.
Daha da yazacaktım ancak yazdıkça yüreğim ağırlaşıyor.
Sevgi ve saygılarımla....