3 astranot uzaya gidecek. Bunlardan biri Alman biri İngiliz biri de bizim Temel. Bunlar yıllarca gelmiyecekleri için en önemli ihtiyaclarını sorarlar. Alman bana sarışın, esmer, kumral hatun der. İngiliz bana bol bol içki der. Bizim Temel baaa bol bol cigara der. İstekler temin edilip uzaya fırlatılırlar. Aradan yıllar geçer 3 astronot geri dönüyorlar. Tabi aileler merakla bekliyor. Önce Alman iniyor dalyan gibi Alman olmuş iğne iplik. Sonra İngiliz iniyor adam zil zorna sarhoş. Tabi ki sıra Temele geliyor. Temel kapıda görünür görünmez bi fırlıyor ağzında cigarayla: - "Allahını seven baaa ateş versuuun."
---------------------------------------------
Bir gün şenol Güneş Brezilya milli takımı antrenörü Scolari ile karşılaşmış. - Hocam sen bu takımı nasıl seçtin de şampiyon oldunuz? demiş. - Çok kolay zekalarına göre seçiyorum. Bak mesela sana bir örnek vereyim demiş ve Ronaldo'yu çağırmış. - Ronaldo'ya oğlum söyle bakayım senin annenin ve babanın çocuğu olan ama senin kardeşin olmayan kimdir? Ronaldo biraz düşünmüş, "tabiiki ben oluyorum" demiş. şenol Güneş bundan çok etkilenmiş. Türkiye'ye döner dönmez İlhan Mansız'ı çağırmış. - İlhan sana bir soru soracağım eğer bilirsen bu hafta seni takıma alırım, bil bakalım annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir? İlhan biraz düşünmüş işin içinden çıkamamış, biraz zaman istemiş ve hemen koşmuş Hakan'ı bulmuş. - Hakan, annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir? Hakan cevap vermiş: Benim tabii ki, İlhan sevinçle şenol Güneş'in yanına dönmüş: - Sorunun cevabını buldum hocam: Hakan'mış. şenol Güneş köpürmüş: - Vay salak herif, Hakan olur mu hiç, doğru cevap Ronaldo!..
---------------------------------------------
Gümrük kapısından bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk geçmek için bekliyorlarmış. Gümrük görevlileri valizlerini kontrol etmeye başlamış. Önce İngiliz'in valizine bakmışlar. İçinden 7 adet don çıkmış. "Niye 7 tane?" diye İngiliz'e sormuşlar. O da "Haftanın yedi gün var. Hepsi için bir tane. Pazartesi, Salı, Çarşamba..." demiş. "Vay be! Helal olsun medeniyete, temizliğe bak adamlardaki." Sıra Fransız'ın valizine gelmiş. açmışlar bakmışlar 8 tane don. "7'yi anladık da niye 8?" diye sormuşlar. Fransız "Pazartesi, Salı, Çarşamba... Hergün için bir tane, bir tane de ne olur ne olmaz diye yedek aldım" demiş. "Vay be! Adamlardaki temizliğe medeniyete bak!" demiş görevliler. Sıra Temel'e gelince açmışlar bakmışlar tam 12 adet don. "Vay be! Ne varsa bizim insanımızda var. şu medeniyete, şu temizliğe bak!" Sormuşlar "Neden 12 adet?" Bizimki cevap vermiş "Ocak, şubat, Mart,......"
---------------------------------------------
Amerika'da zencinin biri pasaportunu kaybetmiş. tamda Turkiye'ye tatile gideceği gün. aksilik bu ya... Ucağı kaçıracak, kara kara düşünürken yolda bir pasaport bulmasın mı ?!.. Hemen almış yerden, bir bakmış ki Leanardo di Caprio'nun pasaportu.. "Ne olursa olsun" demiş ve şansını denemeye karar vermiş. Çıkarmıs Leonardo'nun fotografını, kendi fotografını yapıştırmış.. Uçmus Türkiye'ye. Atatürk Hava Limaninda görevli gümrük memuru Temel in karşısına geçmiş.. Almış pasaportu eline Temel adamın ismine bakmış : ''Leonardo di Caprio", fotografa bakmış, bir zenci. Adama bakmış ayni zenci... Bir kaç saşkın bakıştan sonra Temel obur masaya seslenmiş, "Ula Cemal, bu Titanik batmış mıydı, yanmış mıydı?"
----------------------------------------------
Cafer komadadır. Yanında ise karısı... Cafer'in gözleri nemli, kısık sesiyle karısına doğru bakar ve konuşmaya başlar: "İlk işten kovulduğum zaman yanımda idin. İflas ettiğim gün oradaydın. Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığımda seni gördüm. Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep başucumdaydın... Karısı takdir edilmenin mutluluğunda tabi. "şimdi komadayım yine başucumdasın. Sonunda anladım ama, çok geç oldu; yahu sen ne uğursuz karısın"
-----------------------------------------------
Büyük bir savaş çıkmış. Bütün dünya bizim Trabzonlular’a karşı... Derken herkes kendilerine siper kazmış. Trabzonlular ayrı bütün dünya ayrı. Ve savaş başlamış. Trabzonlular bir bir öldürülüyormuş bu işe bir çare bulalım demişler. Temel: -Uşaklar herkes eğilirse bizi vuramazlar. Derken herkes eğilmiş. Diğer taraftan da düşman kuvvetleri buna çare olarak plan yapmış ve başlamışlar: -Temel kim? oradan bir ses: - Benim ula... baamm Temel ölmüş! Bir ses daha gelmiş: -Dursun kim? - O da benim ula.... bammm Dursun da ölmüş!! Neyse Trabzonlular da akıllanmış ve bu sefer onlar başlamış: -Hans kim? Ses yok! -Maykıl kim? Yine ses yok! Derken bir ses: -Hans'a kim seslendi? -Ben ula... BAAAMM!
-----------------------------------------------
Dünya Feministler Kongresinde konuşmacılar görüş belirtmektedir. Amerikalı bir hanım şöyle der: -Ben iyi bir şirketin genel müdürüyüm. Artık alışveriş yapmaktan bıktım. Kocama "bundan sonra alışverişleri sen yap" dedim. Baktım, birinci gün oralı olmadı, ikinci gün oralı olmadı, üçüncü gün yaptı... Alman konuşmacı: -Ben iyi bir şirkette üst düzey yöneticiyim. Bir gün kocama "ben artık bulaşıkla ilgilenmekten bıktım, biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün yapmadı, ikinci gün yapmadı, baktım üçüncü gün yapmış... Fadime kürsüye çıkmış: -Ben kendimi bildim bileli temizlikçiyim. Geçen gün Temel'e "ben artık çamaşır yıkamaktan mahvoldum, biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün göremedim, ikinci gün göremedim, üçüncü gün gözüm yavaş yavaş görmeye başladı...
-----------------------------------------------
Bir adam sabah yururken ilginc bir cenaze kafilesi farkeder; onde giden kopekli bir adam, arkasında bir tabut ve 10 metre arkadan gelen bir baska tabut ve tek sIra olmus yaklasIk 200 adam. Tuhafina gider. Kafilenin basındaki adam kuskusuz cenazenin sahibidir, yanina yaklasir ve sorar; - "Beyefendi, bu uzuntulu gununuzde hatırlatmak istemem ama olenler neyiniz oluyor?" Adam yanitlar - "Ondeki karim arkadakide kayinvalidem." - "Vah vah basiniz sagolsun. Nasil oldu?" - "Kopegim karima saldirip oldurmus. Kayinvalidemde karima yardima gelmis onu da oldurmus." Adam biraz dusundukten sonra sorar; - "Beyefendi kopeginizi odunc alabilir miyim?" - "Siraya gec"
-----------------------------------------------
Bir gün bir jeoloji mühendisi, bir mimar ve birde fizikçi IQ'sü çok yüksek olan ve kücük bir köyde yaşayan bir adamın yanına onu tanımak için gidiyorlar.Eve vardıklarında adamın karısı onları karşılıyor çay ıkram etdikten sonra kocasının bir işi olduğunu ve hemen gelecegini söylüyor. Bu üçlü adamı beklerken evdeki sobanın çok qarip bi şekilde eyimli ve yerden yaklaşık 40-45cm yüksekte olduğunu fark ediyorlar ve çeşitli yorumlar yapıyorlar. Fizıkçi: - Bence soba bu şekilde iken evdeki hava akımlarını dıkkate alırsak daha fazle ısıtır. Mimar: -Bu soba evin mimarisine göre yapılmıştır. Jeoloq: - Bu bölgenin jeotermal ve coğrafi konumundan dolayı böyledir. Bunlar bu konuyu tartışıken adam gelıyor.ve tartışmaya son noktayı koyuyor. -BORU YETMEDI
hehe ben hepsinde çok güldüm sizinle paylaşmak istedim inş zevk alarak okursunuz
---------------------------------------------
Bir gün şenol Güneş Brezilya milli takımı antrenörü Scolari ile karşılaşmış. - Hocam sen bu takımı nasıl seçtin de şampiyon oldunuz? demiş. - Çok kolay zekalarına göre seçiyorum. Bak mesela sana bir örnek vereyim demiş ve Ronaldo'yu çağırmış. - Ronaldo'ya oğlum söyle bakayım senin annenin ve babanın çocuğu olan ama senin kardeşin olmayan kimdir? Ronaldo biraz düşünmüş, "tabiiki ben oluyorum" demiş. şenol Güneş bundan çok etkilenmiş. Türkiye'ye döner dönmez İlhan Mansız'ı çağırmış. - İlhan sana bir soru soracağım eğer bilirsen bu hafta seni takıma alırım, bil bakalım annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir? İlhan biraz düşünmüş işin içinden çıkamamış, biraz zaman istemiş ve hemen koşmuş Hakan'ı bulmuş. - Hakan, annenin ve babanın çocuğu olan ama kardeşin olmayan kimdir? Hakan cevap vermiş: Benim tabii ki, İlhan sevinçle şenol Güneş'in yanına dönmüş: - Sorunun cevabını buldum hocam: Hakan'mış. şenol Güneş köpürmüş: - Vay salak herif, Hakan olur mu hiç, doğru cevap Ronaldo!..
---------------------------------------------
Gümrük kapısından bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk geçmek için bekliyorlarmış. Gümrük görevlileri valizlerini kontrol etmeye başlamış. Önce İngiliz'in valizine bakmışlar. İçinden 7 adet don çıkmış. "Niye 7 tane?" diye İngiliz'e sormuşlar. O da "Haftanın yedi gün var. Hepsi için bir tane. Pazartesi, Salı, Çarşamba..." demiş. "Vay be! Helal olsun medeniyete, temizliğe bak adamlardaki." Sıra Fransız'ın valizine gelmiş. açmışlar bakmışlar 8 tane don. "7'yi anladık da niye 8?" diye sormuşlar. Fransız "Pazartesi, Salı, Çarşamba... Hergün için bir tane, bir tane de ne olur ne olmaz diye yedek aldım" demiş. "Vay be! Adamlardaki temizliğe medeniyete bak!" demiş görevliler. Sıra Temel'e gelince açmışlar bakmışlar tam 12 adet don. "Vay be! Ne varsa bizim insanımızda var. şu medeniyete, şu temizliğe bak!" Sormuşlar "Neden 12 adet?" Bizimki cevap vermiş "Ocak, şubat, Mart,......"
---------------------------------------------
Amerika'da zencinin biri pasaportunu kaybetmiş. tamda Turkiye'ye tatile gideceği gün. aksilik bu ya... Ucağı kaçıracak, kara kara düşünürken yolda bir pasaport bulmasın mı ?!.. Hemen almış yerden, bir bakmış ki Leanardo di Caprio'nun pasaportu.. "Ne olursa olsun" demiş ve şansını denemeye karar vermiş. Çıkarmıs Leonardo'nun fotografını, kendi fotografını yapıştırmış.. Uçmus Türkiye'ye. Atatürk Hava Limaninda görevli gümrük memuru Temel in karşısına geçmiş.. Almış pasaportu eline Temel adamın ismine bakmış : ''Leonardo di Caprio", fotografa bakmış, bir zenci. Adama bakmış ayni zenci... Bir kaç saşkın bakıştan sonra Temel obur masaya seslenmiş, "Ula Cemal, bu Titanik batmış mıydı, yanmış mıydı?"
----------------------------------------------
Cafer komadadır. Yanında ise karısı... Cafer'in gözleri nemli, kısık sesiyle karısına doğru bakar ve konuşmaya başlar: "İlk işten kovulduğum zaman yanımda idin. İflas ettiğim gün oradaydın. Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığımda seni gördüm. Trafik kazası geçirdiğimde hastanede hep başucumdaydın... Karısı takdir edilmenin mutluluğunda tabi. "şimdi komadayım yine başucumdasın. Sonunda anladım ama, çok geç oldu; yahu sen ne uğursuz karısın"
-----------------------------------------------
Büyük bir savaş çıkmış. Bütün dünya bizim Trabzonlular’a karşı... Derken herkes kendilerine siper kazmış. Trabzonlular ayrı bütün dünya ayrı. Ve savaş başlamış. Trabzonlular bir bir öldürülüyormuş bu işe bir çare bulalım demişler. Temel: -Uşaklar herkes eğilirse bizi vuramazlar. Derken herkes eğilmiş. Diğer taraftan da düşman kuvvetleri buna çare olarak plan yapmış ve başlamışlar: -Temel kim? oradan bir ses: - Benim ula... baamm Temel ölmüş! Bir ses daha gelmiş: -Dursun kim? - O da benim ula.... bammm Dursun da ölmüş!! Neyse Trabzonlular da akıllanmış ve bu sefer onlar başlamış: -Hans kim? Ses yok! -Maykıl kim? Yine ses yok! Derken bir ses: -Hans'a kim seslendi? -Ben ula... BAAAMM!
-----------------------------------------------
Dünya Feministler Kongresinde konuşmacılar görüş belirtmektedir. Amerikalı bir hanım şöyle der: -Ben iyi bir şirketin genel müdürüyüm. Artık alışveriş yapmaktan bıktım. Kocama "bundan sonra alışverişleri sen yap" dedim. Baktım, birinci gün oralı olmadı, ikinci gün oralı olmadı, üçüncü gün yaptı... Alman konuşmacı: -Ben iyi bir şirkette üst düzey yöneticiyim. Bir gün kocama "ben artık bulaşıkla ilgilenmekten bıktım, biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün yapmadı, ikinci gün yapmadı, baktım üçüncü gün yapmış... Fadime kürsüye çıkmış: -Ben kendimi bildim bileli temizlikçiyim. Geçen gün Temel'e "ben artık çamaşır yıkamaktan mahvoldum, biraz da sen yıka" dedim. Birinci gün göremedim, ikinci gün göremedim, üçüncü gün gözüm yavaş yavaş görmeye başladı...
-----------------------------------------------
Bir adam sabah yururken ilginc bir cenaze kafilesi farkeder; onde giden kopekli bir adam, arkasında bir tabut ve 10 metre arkadan gelen bir baska tabut ve tek sIra olmus yaklasIk 200 adam. Tuhafina gider. Kafilenin basındaki adam kuskusuz cenazenin sahibidir, yanina yaklasir ve sorar; - "Beyefendi, bu uzuntulu gununuzde hatırlatmak istemem ama olenler neyiniz oluyor?" Adam yanitlar - "Ondeki karim arkadakide kayinvalidem." - "Vah vah basiniz sagolsun. Nasil oldu?" - "Kopegim karima saldirip oldurmus. Kayinvalidemde karima yardima gelmis onu da oldurmus." Adam biraz dusundukten sonra sorar; - "Beyefendi kopeginizi odunc alabilir miyim?" - "Siraya gec"
-----------------------------------------------
Bir gün bir jeoloji mühendisi, bir mimar ve birde fizikçi IQ'sü çok yüksek olan ve kücük bir köyde yaşayan bir adamın yanına onu tanımak için gidiyorlar.Eve vardıklarında adamın karısı onları karşılıyor çay ıkram etdikten sonra kocasının bir işi olduğunu ve hemen gelecegini söylüyor. Bu üçlü adamı beklerken evdeki sobanın çok qarip bi şekilde eyimli ve yerden yaklaşık 40-45cm yüksekte olduğunu fark ediyorlar ve çeşitli yorumlar yapıyorlar. Fizıkçi: - Bence soba bu şekilde iken evdeki hava akımlarını dıkkate alırsak daha fazle ısıtır. Mimar: -Bu soba evin mimarisine göre yapılmıştır. Jeoloq: - Bu bölgenin jeotermal ve coğrafi konumundan dolayı böyledir. Bunlar bu konuyu tartışıken adam gelıyor.ve tartışmaya son noktayı koyuyor. -BORU YETMEDI
hehe ben hepsinde çok güldüm sizinle paylaşmak istedim